“… İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Size yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? ARANIZDA SELAMI YAYINIZ.” buyurmuştu alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (sav)…
Selam; emniyet, huzur, selamet, sağlık, barış, rahatlık, iyi netice, kurtuluş gibi manalara gelmektedir. Yani selam veren insan, selam verdiği meclistekilere bir yandan dua ederken diğer yandan adeta “Ben bir Müslüman’ım. Benden yana içiniz rahat olsun, benden emin olun, huzurlu olun, benden size asla zarar gelmez!” demektedir.
Ve yine Peygamberimiz “İnsanların en âcizi dua etmeyen, en cimrisi de selam vermeyendir” buyurmuştur. Birçok eğitimin ilk olarak verildiği, sevgi ve muhabbetin kalplere ilk olarak nakşedildiği yer ise şüphesiz ailedir. Hal böyleyken bir anne veya babanın eve geldiğinde selam vermeyerek, gerek aile içinde gerekse yaşadığı toplumda sevgi ve muhabbete, birlik ve beraberliğe vesile olacak Allah’ın selamını, eşinden, çocuklarından ve evdeki diğer insanlardan esirgemesi ne kadar da üzücü! Evinde selamsız yetişen bir neslin dışarıdaki insanlara selam verip selamı yayması ne mümkün?
KİMİ ADETTEN KİMİ İSE İBADETTEN!
Selam; bazıları için adetten öteye geçmese de verilmesi Sünnet, alınması ise Farz olan bir ibadettir. Tüm ibadetlerde olduğu gibi selamdan da sevap ve fazilet anlamında faydalanmak, ancak selamı ibadet niyeti ile vermekle mümkündür. Yani verilen ve alınan selam, ibadet niyetiyle yapılmışsa sevap kazandırır ve Peygamberimizin bahsettiği sevgi ve muhabbete vesile olur. Yoksa adet ve alışkanlık gereği verilen selamdan sevap ve fazilet elde edilemez.
Kim bilir, her geçen gün daha da kutuplaşan, ayrışan ve sevgisizleşen toplumumuzda sevgi, muhabbet ve kardeşliğin bir türlü gelişememesinin en önemli nedenlerinden birisi belki de selamın yayılamaması ve selam verenlerin de selamı ibadet olarak değil de adet olarak vermesidir!
SELAM VERME ADABI
Peygamberimiz (sav) “Bir yere, bir meclise giren oradakilere selam versin. Oradan kalkıp giderken yine selam versin” buyurmuştur. Bizim toplumuzda ise genelde sadece meclise girildiğinde selam verilir ayrılırken verilmez. Fakat doğru olan gelindiğinde selam verilmesi gerektiği gibi ayrılırken de selam verilmesidir. Ayrıca selam veren eğilerek selam vermemelidir. İki Müslüman birbirine selam verdikten sonra muhabbetle müsafeha ederek tokalaşırsa birçok günahının affedileceğine dair rivayetlerde bulunmaktadır.
Verilen selam “Ve aleyküm / aleykümüs selam” şeklinde başına “ve” harfi getirilerek alınmalıdır. Ayrıca verilen selamı daha güzel almakta ayrıca sevaptır. Peygamberimiz (sav): selam “Esselamü Aleyküm” diye verilmişse “Ve Aleyküm selam ve Rahmetullah”, selam “Esselamü Aleyküm ve Rahmetullah” diye verilmişse “Ve Aleyküm selam ve Rahmetullah ve Berakatüh” şeklinde alınmasını tavsiye etmiştir.
Yine Peygamberimiz küçüğün büyüğe, araçla gidenin yürüyene, yürüyenin veya ayakta olanın oturana, az olanın çok olana selâm vermesinin uygun olacağını bildirerek selâmlaşma âdâbını öğretmiştir. Bunun yanında topluluk içerisinden bir kişinin selâm vermesini ya da verilen selâmı bir kişinin almasını da yeterli görmüştür.
Namazda olanlara, vaaz ve hutbe okuyana ve dinleyenlere, Kur'an-ı kerim okuyana ve dinleyene, din dersi verene ve din dersi ile meşgul olanlara, avret yeri açık olanlara ve abdest bozmakta olanlara selam alamayacakları veya almak için yapılan işi bölmek zorunda kalacakları için selam verilmez. Ayrıca yabancı kadınlara, kumar oynayanlara, içki içenlere, gıybet ve dedikodu yapanlara ve açıkça günah işleyenlere de selam verilmez.
“MERHABA” ARAPÇADIR!
Kur’an-ı Kerim Cennete gireceklerin “Selamun Aleyküm” şeklinde karşılanacağını haber vermektedir. Peygamberimiz de selamın bu şekilde verilip alınmasını istemiştir. 14 Asırdır Müslümanlar da bu usulde selam verip almıştır. Dolayısıyla bu şekilde selam Allah’ın ve Müslümanların selamıdır. Bazılarının Arap selamı diyerek “Selamun Aleyküm” sözünden kaçınarak yerine yine Arapçadan dilimize geçen “Merhaba” yı tercih etmesi cahillikten başka bir şey değildir.
Esselamü Aleyküm Ve Rahmetullah… Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun…
Bir sonraki yazımızda görüşebilmek ümidiyle…
Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar
sehabeddinmahir@gmail.com