- HAVA DURUMU:
-
Parçalı Bulutlu
06 Ağustos 2022 - 11:09
DİNDE ZORLAMA VAR MI YOK MU
Sakarya Haber köşe yazarı Şehabeddin Mahir Tuna, dinde zorlama var mı yok mu konusunu kaleme aldı.
Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresinde (2/256) yer alan “dinde zorlama yoktur” ayeti kulaktan duymada olsa lafzen herkesçe bilinen, fakat ifade ettiği mana itibarıyla birçok kimse tarafından tam bilinmeyen veya yanlış bilinen bir hükümdür. Son dönemde birçok insanın sosyal medya fenomeni özentisi ile sıkça paylaştıkları sokak röportajlarında, dinin emir ve yasakları konusunda insanlara yönelttikleri sorulara gençlerin “dinde zorlama yoktur” şeklinde cevap verdikleri ve bu şekilde gayrı İslami yaşantılarını meşrulaştırma çabasına girdikleri görülmektedir. Bu yazımızda “dinde zorlama VAR MI YOK MU?” varsa “Kim kimi nasıl ve ne kadar zorlayabilir ya da zorlamalı” sorularına İslâm geleneği içerisinde cevap vermeye çalıştık.
Bir toplumda dinin emir ve yasakları konusunda zorlama olup olamayacağı o toplumun yönetim sistemi ve anayasal düzeninin İslamî olup olmaması açısından iki başlık içerisinde ele alınmıştır:
1- Allah (C.C.)’ın Peygamberimiz (sav) Vasıtasıyla Son din Olarak Gönderdiği ve Kıyamete Kadar Tüm İnsanların İki Dünyada Huzur ve Saadetinin Tek Teminatı Olan İslam’ın Emir ve Yasakları Doğrultusunda Bir Anayasaya sahip, Hüküm Sürdüğü Topraklarda Hâkim Güç Olan devletlerde:
• Kamusal ve özel alanda Müslüman halkın İslam’ın emir ve yasaklarına uyması ZORUNLUDUR. (Mesela Müslüman birisi ne sokakta ne halka açık bir mekânda ne de kendi evi gibi özel bir mekânda içki içemez.) Müslüman halktan İslam’a aykırı hareket eden yine İslâm hukuk nizamı içerisinde yer alan cezaya çarptırılır.
• Müslüman olmayan Ehl-i Kitaba mensup vatandaşlar “cizye” (vergi) vermek ve İslami hak, hukuk ve hürriyet düzenine uymaları şartıyla kendi inançlarında kalma ve onu yaşamakta SERBESTTİR. Ehl-i kitap dinin şahsi emirlerine uyma konusunda ZORLANAMAZ. (Mesela bir Hristiyan namaz kılmaya zorlanamaz. Yine bir Hristiyan kendi evinde veya kendi dinine mensup insanlara ait bir mekânda içki içebilir, tesettürsüz gezebilir ama kamusal alanlarda ve sokaklarda bunları yapamaz.)
• Ehl-i Kitap olmayan müşriklere ait tüm şirk unsurları ortadan kaldırılır ve müşriklerin hiçbir şirk unsuruna asla müsaade edilmez.
• Müslüman yönetim altında yaşayan halk ister Müslüman olsun ister olmasın “özgürlük”, “demokrasi” gibi isimler altında kamuya açık alanlarda İslam’a aykırı hiçbir fiil ve eylemde bulunamaz. (Açık gezemez, içki içemez, kumar oynayamaz, zina yapamaz, birbirine namahrem olan kadın-erkek bir arada kafe vb. yerde oturamaz ve eğlenemez.)
• Bir Müslüman, ister Müslüman olsun ister gayr-ı müslim bir başkasını dinin emir ve yasaklarına uyma konusunda ZORLAYAMAZ.
• Müslüman insanlar herhangi bir suçtan dolayı bireysel olarak veya birkaç kişi bir araya gelip suçluya İslam’ın verdiği cezayı UYGULAYAMAZ. Mesela hırsızlık yapanın elini kesemez veya “kısa kısas” diye kendilerine yapılan bir suçun cezasını kendileri veremez.
• Müslümanlar, yaşadığı toplumda tüm dinlerin başlıca gayesi olan; dinin, aklın, neslin, malın ve canın korunması hususunda sosyal, siyasal ve ekonomik imkanlarıyla mücadele ederek, sahip olduğu her türlü gücü bu doğrultuda sonuna kadar kullanmalı, bu beş maslahatı azami olarak da olsa sağlayabilecek yöneticilerden yana tercihte bulunmalıdır. Müslümanlar Allah’ın yasak kıldığı ve kötü görülen her işe sahip olduğu güç ve yetkinin büyüklüğü ve yaptırım etkisine göre ama eliyle, ama diliyle hiç olmazsa kalbiyle ortadan kaldırmak için uğraşır. Mesela küçük köy merkezlerinde “kahvehane” olarak açılacak mekân yeri sınırlıdır ve kiralar da düşüktür. Böyle bir köyde birileri “kumar ve oyun kahvesi” açmak istese o köydeki Müslümanlar buna kanunen engel olamaz. Fakat bir ya da birkaç Müslüman bir araya gelerek “kumar ve oyun kahvesi” açılacak mekanları kendileri kiralayarak bu kötülüğe engel olabilir. Bu hareket aynı zamanda bir cihattır ve bu sayede başta gençler olmak üzere köydeki birçok insanın kumara bulaşması engellenmiş olur.
• Müslümanlar kendi aralarındaki münasebetlerini yasalar engel olmadıkça dinen İslam’a uygun olarak yapmak ZORUNDADIR. Mesela kendi aralarındaki alışverişlerde faizli işlem YAPAMAZLAR. Nikah, cenaze ve cemiyet gibi işlerini İslam’a uygun gerçekleştirmek ZORUNDADIRLAR. Eğitim ve ticaret gibi sosyal hayatın gereksinimlerinde İslam’a aykırı usul ve yöntemler tercih EDEMEZLER.
• Hangi devlette yaşarlarsa yaşasınlar Tüm Müslümanlar, başta aile fertleri olmak üzere mesuliyetleri altındaki kimselere dinini en güzel şekilde öğretmek ve dine uygun bir yaşantı yaşatmak ZORUNDADIR. Yani bir Müslümanın din eğitimini en güzel şekilde alarak dinini en güzel şekilde öğrenmesi ve yaşaması ZORUNLUDUR. Mesela bir koca hanımının, bir baba çocuklarının dinini en güzel şekilde öğrenmesini sağlamak ZORUNDADIR. Çünkü eşler ve çocuklar ailenin reisine Allah’ın emanetidir ve onların canlarının, mallarının, namuslarının ve dinlerinin her türlü tehlikeden korunması anne baba başta olmak üzere aile reislerinin mesuliyetindedir. Bunu yapmadığı takdirde emanete sahip çıkmadığı için ahiret hayatında hesabı ve azabı olacaktır.
• Tüm Müslümanların kendilerinin İslam’ın emir ve yasakları doğrultusunda bir yaşam sürmesi ve aile fertlerine de bu doğrultuda bir yaşam sürdürmesi kanunen olmasa da dinen ZORUNLUDUR. Bu nedenle her Müslüman kendisi evleneceği zaman veya çocuğunu evlendirirken, eş adayında aradığı en önemli şart İslam dinine uygun bir yaşamı benimseyip benimsemediği olmalıdır. Helal ve haramı bilmeyen, İslam dininin en büyük ibadeti ve dinin direği olan namazı kılmayan, mahremiyet ve tesettür hassasiyetlerinden uzak Batı özentisi bir yaşam tarzını benimsemiş, yaradılış gayesinden bi haber kimselerle kurulan ailelerin, kendilerinin ve çocuklarının İslam’ın emir ve yasakları doğrultusunda bir hayat yaşaması mümkün değildir.
Sonuç olarak Müslüman her anne babaya İslam’ın emir ve yasalarına uygun bir hayat yaşamak ZORUNLU olduğu gibi çoluk çocuğuna da İslam dinini en güzel şekilde yaşaması için gerekli eğitimi aldırıp İslami bir hayat yaşatması yani kendisini ve ailesini ateşten koruması (Tahrim: 66/6) ZORUNLUDUR.
Rivayete göre Peygamberimiz (sav), sabah namazına kalktığı zaman Hz. Ali (r.a.) gibi biriyle evli olduğu halde önce gidip takva örneği kızı Hz. Fatıma (r.a.) namaza kalkmış mı diye bakar, henüz kalkmamışsa kaldırır, kalkmışsa da huzurlu bir şekilde ümmetinin başına geçip namaz kıldırırdı. Bize düşen, kendi eksik ve yanlışlarımızı görmezden gelerek başkalarının eksik ve yanlışlarını konuşmaktan, kendimizden daha kötü bir İslamî yaşantısı olan insanlara bakıp kendimizi çok iyi bir Müslüman olarak görmekten vazgeçmemiz ve her geçen gün kendimiz ve aile fertlerimizle daha iyi bir İslamî yaşantıya sahip olabilmek için her şeyimizle mücadele etmemizdir.
Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar
sehabeddinmahir@gmail.com
YORUMLAR (1)
Soner
Selamin Aleyküm sevgili din kardesim yazinizda benim dikkatimi ceken bir ayrinti var öncelikle faiz hususundaki yorumunuz cok acik olmadi yani aranizdaki alisverislere faiz karismasin diyerek hükmü bu alana sikstrdiniz yani faizin hertürlüsü haramdir demeniz lazim gelmezmi diye sormak isterim, tesekkürler