01 Kasım 2024|Cuma,02:41:10
 
  • HAVA DURUMU:
  • Parçalı Bulutlu
PİYASALAR Güncelleme : 01.11.2024
DOLAR
34,3011 0,19
EURO
37,3652 0,02
ALTIN
3.028,27 0,26
BİTCOİN
$70.618 2,75
HAFTANIN POPÜLER YAZARI
Ş. Mahir Tuna
Ş. Mahir TunaKIYMETİ BİLİNMEYEN BAYRAM GECESİ!5 dakika da okunur
13 Ocak 2023 - 10:05
13 Ocak 2023 - 10:057 dakika da okunur 0 yorum Koleksiyona EkleŞİKAYET BİLDİR
Toprak Turizm
  • PAYLAŞ
7 dakika da okunur
0 yorum

POSTMODERN HAREKETLER BUNLAR - 3

Sakarya Haber köşe yazarı İlahiyatçı Yazar Şehabeddin Mahir Tuna, postmodern hareketler bunlar-3 konusunu kaleme aldı.

POSTMODERN HAREKETLER BUNLAR - 3
Toprak Turizm


* * *
- HAK - BATIL AYRIMI KALKIYOR! -

Bu gün birçok konuda olduğu gibi dini bir konuda da her hangi birisi “bana göre” ile başlayan bir cümle kuruyorsa işte bu, postmodernizmin tipik bir yansıması ve başarısıdır. 

Daha önceki yazılarımızda postmodernizmin, her alanda var olan mutlakları yok ederek “Bu Böyledir” denilen bütün sınırları kaldırdığından ve sürekli çeşidi arttırmak istediğinden bahsetmiştik. Bunlardan biri de İslam dininde var olan “HAK” kavramıdır.

din içerisinde bazı görüşlerin “Hak” olarak anılıp bazılarının “Batıl” olarak anılması postmodernizm ilkelerine terstir.  postmodernizm’de herkesin görüşü “Hak” olarak kabul görmese de “Batıl” olarak isimlendirilip reddedilmemeli, aksine tüm görüşlere ve görüş sahiplerine saygı gösterilmelidir. postmodernizme göre “Demokrasi. Özgürlük ve Çağdaşlığın” gereği budur ve bu nedenle İslam dini içerisinde de mezheplerle ilgili “Hak” ve “Batıl” ayrımı yapılmamalı, tüm görüşler duruma göre dikkate alınıp, görüş sahiplerine saygı gösterilmelidir. Bunu sağlamak için de “Düşünce Özgürlüğü” diye bir kanun sisteme dâhil edilmiş ve “Batıl” bile olsa tüm düşünceler kanunla güvence altına alınmıştır. 

HAK VE BATIL AYRIMI

İslam diniyle ilgili hükümlere ve bu hükümlerin getirdiği yaşan tarzına Hz. Muhammed (sav)’in, ashabının ve onlara tabi olup yolundan gidenlerin inandığı gibi inanıp, Onlar gibi yaşayanlar, Peygamberin dosdoğru yolundan gidenler anlamında “Hak” yoldakiler veya “Ehl-İ Sünnet” diye anılmıştır.

Bu kapsamda İslam Âleminin çoğunluğunca; İtikad (inanç) esasları olarak Eşari ve Maturudi Mezhepleri; ibadât, muamelât ve ukubât işlerinin belirlendiği ameli hususlarda ise günümüzde “Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli” mezhepleri Ehl-i Sünnet içerisinde “Hak” olarak kabul edilmiştir. Ameli hak mezheplerin sayısı önceleri en az kırk civarıyken, diğerlerinin zamanla mensupları kalmayarak günümüze sadece dördü ulaşmıştır. 

İtikadi ve ameli olarak bunların dışında din içerisinde ortaya çıkan tüm yanlış ve sapkın görüşler ise “Batıl” olarak değerlendirilmiş, bu görüş sahipleri ve onlara inananlar da “Ehl-İ Bid’at” ve “Ehl-i Dalalet” olarak anılmıştır

MEZHEP DÜŞMANLIĞININ ANA NEDENİ

Hadisler ve seçkin Ehl-i Sünnet Âlimlerinin hükümleri ortaya çıkarmakta kullandığı sistem ve usuller, Müsteşrik ve reformistlerin ayetlere kafalarına göre mana vererek dini hükümleri değiştirmelerinin önündeki en büyük engeldi. Bu engeli ortadan kaldırmak ancak Müslümanların Müçtehitlere (yani mezhep imamlarına), önde gelen Ehl-i Sünnet Âlimlerine ve hadislere olan saygı, güven ve bağlılıklarını zayıflatmak ve yok etmekle mümkündü. Bu başarıldığı takdirde kendi güdümündeki “reformist” ilahiyatçıların düşünceleri de halk nazarında dikkate alınıp yayılabilecekti. Bu şekilde her geçen gün yeni düşünce ve görüşler İslam içerisinde dâhil edilerek inanç noktasında birlik ve beraberlik ortadan kaldırılacak ve İslam dinin en büyük özelliklerinden biri olan “kardeşlik” bağı yok edilecekti. 

Örnek olarak dini hükümlerde belirleyici asli delillerden biri İcma’ dır. İcma’, farklı zamanlarda farklı coğrafyalardaki müçtehit İslam Âlimlerinin, bir dini konu hakkında aynı görüşte olması, o görüşü onaylayarak veya o konuda yeni görüş bildirmeyerek kabul etmesidir. Hakkında icma olan konular İslam geleneğinde “tartışılmaz” olarak görülür ve “budur” denilerek kabul edilir.  Çünkü Peygamberimiz (sav) “Ümmetim dalalet üzerine birleşmez. Öyleyse bir konuda ihtilaf olduğunu gördüğünüzde büyük çoğunluğa tâbi olun.” buyurmuştur.

POSTMODERNİZM İSTEDİĞİNİ ALIYOR!

Şimdi postmodernizmin Hak-Batıl ayrımını reddederek Batıl’ı nasıl kanunlarla meşrulaştırdığını ülkemizden bir örnekle daha iyi görelim:

Kur’an ayetleri ve hadislerde namazdan bahsedilirken kullanılan “salat” kelimesinin “namaz” anlamına geldiğini ve beş vakit namazın farz olduğunu bizzat Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’in kendisi, beş vakit kılıp, ashabına da kıldırıp, namazsız bir din olmadığını, namazın dinin direği olduğunu ve her gün kılınmasının farz olduğunu söyleyerek açıklamıştır. “Salat” kelimesinin “namaz” anlamına geldiğine Hz. Ali (r.a.) başta olmak üzere o dönem yüz binlerce Müslüman’da şahit olmuştur. Bu nedenle bazı Kur’an ayetleri ve hadislerde geçen “salat” kelimesinden namazın ve namaz kılmanın kastedildiği konusunda Ehl-i Sünnet İslam Âlimlerince görüş birliği yani “icma” bulunmaktadır. Günümüze kadar Ehl-i Sünnet hiçbir İslâm Âlimi, namazın kastedildiği “salat” kelimesine namaz dışında başka bir anlam vermemiştir.
 
Batılılar ve bazı reformistler ise; namazı her dönem İslam dini içerisinden çıkarmak istemişlerdir. Buna istinaden “Kur’an’da namaz diye öyle beş vakit kılınması gerekli bir emir yoktur. Bunu mezhep imamları uydurmuştur. Beş vakit namazla ilgili ayet ve hadislerde geçen “salat” kelimesinin anlamı Arapçada “dua” demektir. Bu nedenle isteyen istediği zaman istediği yerde Rabbine dua eder ve Kur’an’ın emrini yerine getirmiş olur” şeklinde bir görüş öner sürerler. Amaç kafa karıştırıp özellikle namaz kılmak istemeyen Müslümanların bir kısmında “namazsız bir din düşüncesini meşrulaştırmak, toplumda ayrımcılığa ve fitneye yol açmaktır.

Üzücüdür ki, ülkemizde kendilerini Hz. Ali’ye bağlı anlamında bir isimle adlandırıp “namazsız” bir “Batıl” düşünceyi yaşam tarzı yapan grubun sözde ibadet mekânı olan “cemevleri”, yakın zamanda devletimiz tarafından elektrik ve su faturaları ödenmek suretiyle “ibadethane” gibi kabul edilerek Batıl bir görüş kanunla meşrulaştırılmıştır. 

***

Postmodernizmin, İslam dininde “hak-batıl” ayrımını bir mutlak olarak ortadan kaldırıp, söyleyenin dini bilgi ve yaşantısına bakılmadan din hakkında onlarca hatta yüzlerce görüşün yayılmasına yönelik çalışmaları, teknolojik gelişmeler ve sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla günümüzde hedeflenen seviye gelmiştir.

Artık ülkemizde; dinsizlerin bile “bana göre” diyerek din hakkında görüş bildirdiği, gusül abdesti almayı dahi bilmeyen sosyal medya fenomenlerinin, reyting uğruna kafasına göre hazırladığı dini bilgi içerikli videoların, dakikalar içerisinde yüz binler tarafından izlenip doğruluğu sorgulanmaksızın kabul görüp paylaşıldığı ve çoğu gencin sosyal medyada yayımlanan kısa videolardan din öğrendiği, düzeltilmesi çok zor bir ortam meydana getirildi.

Bir sonraki yazımızda görüşebilmek ümidiyle…


Şehabeddin Mahir TUNA
İlahiyatçı Yazar
sehabeddinmahir@gmail.com

YORUM YAP
Adınızı yazınız
Yorumunuzu yazınız!

Etiketlere göre arama:

Aramaktan Vazgeç