- HAVA DURUMU:
-
Parçalı Bulutlu
HİCRET VE HİCRİ YILBAŞI
Sözlükte, hicret "kişinin herhangi bir şeyden bedenen, lisanen veya kalben ayrılıp uzaklaşması" demektir. Ancak kelime, daha çok "bir yerin terk edilerek, başka bir yere göç edilmesi" anlamında kullanılır.
Terim olarak genelde gayri Müslim ülkeden İslam ülkesine göç etmeyi, özelde ise Hz. Peygamber (sav)’in ve Mekkeli Müslümanların Medine’ye göçünü ifade eder. Medine’ye göç eden Müslümanlara "Muhacir", muhacirlere yardım eden Medineli Müslümanlara da "Ensar" unvanı verilmiştir.
Hicret, sadece Peygamberimizin hayatında vuku bulan bir olay değildir. Kuran-ı Kerim, önceki Peygamberlerin ve onlara inananların da hicret etmeye zorlandıklarını bildirir.
Kuran-ı Kerimde Hz. İbrahim (as)’in “Doğrusu ben, Rabbimin emrettiği yere hicret ediyorum” (Ankebut, 26) buyrulmak suretiyle, hicret ettiğini bizlere bildirilmiştir. Ayrıca, Hz. Lut (as), Hz. Şuayb (as), Hz. Musa (as) ve daha birçok peygamberler hicret etmişlerdir.
Hz. Peygamber (sav) ve kendisine inanan müminler, kendilerinden önceki Peygamberlerin ve onların kavimlerinin başlarına gelen akıbetle karşılaşmışlar, hicret etmeye mecbur bırakılmışlardır. Peygamber Efendimizin bu kadar çabasına rağmen müşrikler, insanlık dışı birçok baskılar gerçekleştirmişlerdir. Bu baskıların neticesinde ise Medine’ye Hicret kararı alınmıştır.
Hicret olayı sadece belli bir döneme ait bir olay değildir. Önemli olan ise, neden, nereye ve hangi niyetle hicret edildiğidir.
Rasulullah (sav)’ın Medine'ye hicret edilmesini emretmesi üzerine, Müslümanlar Mekke'yi terk ederler. Rasulüllah'ın emrine uyarak hicret edenlerden biri de Ümmü Kays adında bir kadındır. Bununla evlenmek düşüncesinde olan bir erkek, kadının:
"Hicret etmezsen seninle evlenmem" demesi üzerine, onunla evlenmek için hicret eder ve Medine'de evlenirler. Herkes, Allah ve Rasulünün rızası için hicret ederken, sırf Ümmü Kays'la evlenmek için hicret eden bu şahsın niyeti herkesçe bilindiği için, adama ‘‘Ümmü Kays'ın muhaciri’’ lakabı takılmıştır. Bu olay Peygamberimiz (sav)’e bildirilince, buyurdular ki:
Ameller niyetlere göredir. Her kişi için niyet ettiği şey vardır. Kimin hicreti Allah’a ve Rasulüne ise onun hicreti Allah’a ve Rasulüne olur. Kimin hicreti dünyaya olursa ona ulaşır veya kadın için olursa onunla evlenir. Onun hicreti hicret ettiği şeyedir. (Buhari)
Yapacağımız bütün işlerimizde niyetimizin halis olması gerekir. Çünkü güzelliklerin temelinde, dünya ve ahiret mutluluğunun özünde Allah rızası yatmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Rabbimiz, rızası doğrultusunda hicret edenleri övmüştür.
İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır. ( Tevbe, 20 )
Suheyb-i Rumi (ra) Medine’ye hicret etmek için Mekke’den ayrılacağı sırada, müşrikler yolunu keserek; ‘‘Mekke’ye gelirken hiçbir şeyinin bulunmadığını, sahip olduğu serveti burada kazandığını’’ söyleyerek, Mekke’den bir şey çıkarmasına izin vermediler. O da, bütün mal varlığını bırakarak hicret etti. Bunu duyan Hz. Peygamber (sav) üç defa, “Suheyb kârlı bir alışveriş yapmıştır” dedi (İbn Sa‘d, III, 228). “Bazı kimseler de, Allah’ın rızasını kazanmak için canını bile verir” mealindeki (Bakara, 207) ayeti bu olay üzerine inmiştir.
Hicret bir kaçış değil, İslam dininin daha güzel yaşanabilmesi ve yaşatılabilmesi için uygun bir mekan aranmasıdır.
Hicretin bir de manevi olanı vardır. Rasulullah (sav) buyurdu ki:
Hakiki Müslüman, diğer Müslümanların dilinden ve elinden emin oldukları kişidir. Hakiki muhacir, Allah'ın kendisine haram kıldığı şeyleri terk edendir. (Ebu Davud)
Günümüzde, her an yapılabilecek olan Hicret; Günahlardan sevaplara, yalandan doğruya, sevgisizlikten sevgiye, merhametsizlikten merhamete, haramdan helale doğru bir yolculuktur.
Araplar İslam’dan önceki ve sonraki dönemlerde (Kameri) Ay Takvimini kullanıyorlar ve önemli olayları dikkate alarak, ‘‘Şu olaydan şu kadar önce veya sonra’’ gibi, tarihleri belirliyorlardı. Hz. Ömer (ra)’in Halifeliği zamanında, bir alacak-verecek meselesiyle ilgili ‘Şaban ayında ödenecek’’ diye bir yazının, geçmiş Şaban ayına mı? yoksa gelecek Şaban ayına mı? ait olduğu hakkında ihtilaf çıkınca, Hicrî takvim, Hz. Ömer (ra)'in halifeliği zamanında Hicretten 17 sene sonra, Miladi 639'da toplanan bir meclis tarafından Hz. Ali (ra)'nin önerisiyle, Hicretin gerçekleştiği yıl ‘‘Hicri 1’’ kabul edilerek oluşturulmuştur. Hicret 12 Rebiulevvel’de (Miladi 24 Eylül 622’de) gerçekleşmiştir. Kameri aylar Muharrem ayıyla başladığı için, iki ay öncesi dikkate alınarak Hicri takvim başlatılmıştır.
Bugün Miladi, 20 Ağustos 2020 Perşembe günü, Kameri (Hicri) olarak ise, 1 Muharrem 1442 (Peygamberimiz (sav) ve Mekkeli Müslümanların Medine’ye Hicretinin 1442. Yıldönümü…
Diğer bir ifadeyle, ‘‘HİCRİ YILBAŞI’’
Ömrümüzden bir sene daha tükendiğini unutmadan geçmiş olan senede yaptığımız hata ve günahlar için Tevbe ve İstiğfar ederek, yeni yılımızın hayırlara vesile olması için dua edelim.
Bu vesileyle, Tüm Müslümanların Yeni Hicri Yılını tebrik ederken, Günahlardan sevaplara, yalandan doğruya, sevgisizlikten sevgiye, merhametsizlikten merhamete, haramdan helale hep birlikte hicret edebilmeyi, kalan ömrümüzün, geçen ömrümüzden daha hayırlı ve Rabbimizin rızasına muvafık olmasını Allahü Teâlâ’dan niyaz ediyorum.